Kamboçya’nın kuzey batısında bulunan bu şehir tüm popülerliğini Ankor Wat Tapınağı’na borçlu. O dönemlerde kimsenin bilmediği bir belde olan bu şehir eski fotoğraflarına bakacak olursak yıllar içinde oldukça değişmiş.

Savaştan otuz yıl önce çıkmış olan Siem Reap ‘ı fakir bir şehir olarak beklerken küçük Amerika olarak buldum ve bu şehre keşke bozulmadan önce gelseydim diye de kendimi suçlamadan edemedim.

Tuk tuk ile havalanandan hostelime giderken yol kenarlarında yapılan onlarca lüx otele bakarken ağzım açık kaldı. En büyük şoku ise hostelime geldiğimde yaşadım. Hayatımda hiç yüzme havuzu olan bir hostelde kalmamıştım 🙂

Bakkal aramaya çıktığımda ise 5M Migros büyüklüğündeki süpermarketleri görünce de artık bu şehir ile ilgili ön yargılarımı kırmam gerektiğini anladım 🙂

Şehirli Kamboçya’lılar kendi paralarını kullanmadıkları için ve her yerde dolar kabul edildiği için şehrin adını “dolar” olarak değiştirdim 🙂 Ayrıca şehir merkezi her çeşit gezgini ağırlayabilecek durumda. Zengin gezginler ya da fakir sırt çantalı gezginler için oldukça fazla seçenek mevcut 🙂

Ülkelerin kendi benliklerini yitirip ABD taklitçisi hale gelmeleri beni gerçekten çok üzüyor. Yerel yemekleri, yerel dansları ve müzikleri hakkında çok şey okuduğum bu ülke ABD’nin bir eyaleti gibi. Giyim kuşam tarzları bir Asyalıdan çok uzak. Müzikler hep İngilizce ve neredeyse her sokak diskolardan yükselen seslere maruz kalıyor. Şehir hayatından sıkılanlara önerim köylere gidin 😉

Şehrin ortasından geçen Tonle Sap Nehri ise musonlar yüzünden çamur rengi akıyor ama çamur da olsa kenarında oturup kahve içmek güzel 🙂

Şehir merkezi Sivutha Street ve Psar Chas (Old Market) çevresinde yoğunlaşıyor. Bu çevrede yüzlerce eğlence mekanı, restoran, cafe bulabilirsiniz. Ayrıca akşamüzeri kurulan devasal pazarda giyecekten tutun da her çeşit meyveye kadar bulabiliyorsunuz.

Esnafların çoğu Türk desem 🙂 Evet yanlış duymadınız. Çoğu konuşmak istemiyor ve hikayesini anlatmaktan çekiniyor. Sivutra Street’in başında tezgah açmış Rize’li bir dönercinin ise öyküsü cidden çok komik. Altı aydır Siem Reap de çalışıyormuş annesi Antalya’da çalışıyor biliyormuş onu 🙂 Tek kelime İngilizce bilmiyor fakat günde 200 dolarlık döner satıyormuş 🙂 İlerleyen yıllarda bir dönerci de ben açabilirim 🙂

Şehrin adı “yenildi” anlamında. Siyam ile Khmer halkları yıllarca savaşmış siyam Krallığı burada Khmerlere yenildiği için şehrin adı Siyam kalmış.

Size biraz da Kamboçya’nın Kanlı Tarihi : Pol Pot Rejiminden bahsetmek istiyorum.

Yaklaşık yüz yıl boyunca Fransız sömürgesi altında kalan Kamboçya 1953 yılına gelindiğinde Fransızlardan bağımsızlığını kazandı. Kralları Sihanouk yönetiminde yeni bir döneme giren Kamboçya 15 huzurlu sene geçirdi. Ancak bu uzun sürmedi. 1960’ların sonuna gelindiğinde bölgedeki ABD-Vietnam savaşı Kamboçya’yı da etkilemeye başladı.

Vietnam’da bombalayacak yer bırakmayan ABD, Vietnam karşısında kaybettikçe Kamboçya topraklarını da bombaladı. Vietnam’a destek veren gerillaların desteğini kırmak için yapılan 1969’dan sonraki bu bombalamalar Kamboçya’da yaşamı alt üst etti.

Köylerde yaşayan milyonlarca köylü fakir insan şehirlere kaçmak zorunda kaldı. 1969’dan 1973’e kadar süren bombalamaların sonucunda ülkedeki pirinç üretimi beşte birine düştü.

Kamboçya tarihinin en karanlık yılları ise bundan sonra başladı. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Kamboçya’da dünyaya gelen sonrasında Fransa’da eğitim alan Pol Pot ( asıl adı Saloth Sar ) 1953 yılında Kamboçya’ya döndü ve siyaset sahnesinde gözükmeye başladı.

Fransa’da bulunduğu yıllarda Komünist Partisine katılmış olan Pol Pot ülkesine döndüğünde bir taraftan öğretmenlik yaparken diğer taraftan da Kamboçya Komünist Partisi içinde yükselmekle meşguldü.

Pol Pot partinin başına geçtikten sonra arkadaşlarıyla birlikte, Vietnam Kamboçya sınırı yakınlarındaki bir Vietnam askeri kampına sığındı. Oradan da Çin’e geçti. Çin’de Mao’nun gerçekleştirdiği Kültür devriminden ve kırsala dayalı toplum ütopyalarından etkilenen Pol Pot radikal bir zihniyetle ülkesine döndü. Kamboçya Komünist Partisinin silahlı kanadı olan Kızıl Kmerlerin başına geçti.

Kızıl Kmerlerin ve lideri Pol Pot’un ülkedeki gücünün artmasına yol açan gelişme ise 1970 yılında Kamboçya’da yaşanan ABD destekli askeri darbe oldu. Darbenin ardından Kral Sihanouk Pekin’e kaçmak zorunda kaldı. Amerikan bombaları ülkenin her tarafına yağmakta ve halk köylerden şehirlere kaçmaktaydı. Amerikan bombaları altındaki ülkede Kızıl Kmerler ABD destekli yeni yönetimi tanımadılar ve onunla mücadeleye giriştiler.

Bu arada Pekin’de bulunan Kral Sihanouk da askeri yönetime karşı Kızıl Kmerlerle işbirliğine gitti. Kızıl Kmerler böylece gün geçtikçe halktan daha fazla destek almaya başladılar. 1970’’in başlarında, fakir ve açlıkla boğuşan, imkanları oldukça sınırlı olan yaklaşık 5 bin kişilik Pol Pot’çular yaşanan bu gelişmelerin ardından 5 yıl içinde 70 binlik bir askeri güce ulaştı.

Pol Pot’un liderliğindeki Kızıl Kmerler ile askeri yönetim arasında yaşanan iç savaş Kızıl Kmerlerin lehine 1975 yılında sona erdi. Kızıl Kmerler kazandıkları savaşın ardından Demokratik Kamboçya adıyla yeni bir rejim kurdular. Yeni rejimin başbakanı ülkenin tüm idaresini elinde bulunduracak olan Pol Pot idi.

Pol Pot ülkede yeni bir siyasî ve sosyal düzen kurmayı amaçlıyordu. Ona göre aslında insanlar doğuştan eşit ve iyilerdi, onları bozan ise yozlaşmış bir toplumda yaşamaktı. Para, din, teknoloji, piyasa ekonomisi, iş bölümü, toplumu yozlaştıran unsurlardı. Ancak bunların yok edilmesiyle yeni bir toplum yaratılabilirdi.

Pol Pot’a göre iyi insanlar çiftçilerdi. Çiftçi olmayan herkes modern toplumun yozlaşmış insanlarıydı. Pol Pot, çiftçilerin güçlenmesiyle Kamboçya’nın zenginleşeceğine inanıyordu ve bunun için kapitalizme dair tüm unsurların yok edilmesi gerekiyordu. Böylece ne Kamboçya’da ne de Kamboçyalıların hafızalarında kapitalizme dair hiçbir şey kalmayacaktı.

Böylesi çarpık bir anlayışa sahip olan Pol Pot idareyi ele aldıktan sonra fikirlerini uygulamaya koymaya başladı. Yeni bir ülke yeni bir halk yaratmak amacıyla faaliyete geçen Pol Pot şehirleri boşaltarak insanları köylere göçe zorladı.

Ülkedeki üniversiteler, okullar, postaneler, fabrikalar, gazeteler, dergiler, fabrikalar, bankalar gibi kurumların hepsi kapatıldı, tahrip edildi.

Yeni kurulan düzende paraya ihtiyaç yoktu ve para yürürlükten kaldırıldı. Merkez bankası ve tüm bankalar kapatıldı. Dış dünya ile bağlantıyı kesen Pol Pot parası ve eğitimi olan herkese düşmandı. Entelektüel olduğu düşünülen herkes öldürüldü.

Devlet kurumlarında çalışan asker, bürokrat, diplomat, doktor, profesör, bilim adamı, din adamı, gazeteci, yazar kısaca eli kalem tutan okuma yazması olan ağır işkencelerden geçirildi ve katledildi. ‘Burjuva medeniyetini’ yok etmek iddiasındaki bu rejim pek çok kişiyi gözlük kullandığı ya da yabancı dil bildiği gerekçesiyle suçlayarak öldürdü.

Toplumun geleneksel değerleri tahrip eden Pol Pot rejimi aileyi ve Budist inançları ortadan kaldırmaya çalıştı. Aile fertleri birbirinden koparılarak herkes pirinç tarlalarında çalışmaya zorlandı. Çocuklar kolektiflere emanet edildi. Toplanan çocuklar beyinlerinin yıkanması ile rejime sadık askeri güç haline getiriliyordu.

Eskiye dair her şeyi imha eden Pol Pot hayata dair her şeyi sıfırdan başlatmayı planlıyordu. Bu yıkım dalgası tarihe Sıfır Yılı olarak geçti.

Pol Pot döneminde, yani sadece 3 yıl 8 ay içinde, ülke nüfusunun yaklaşık yarısı-3 milyon kişi- katledildi. Öldürülenlerin sayısı o kadar çoktu ki yüklü bir cephane masrafı ortaya çıkacaktı. Bu sebeple insanlar maliyetsiz bir şekilde bıçaklarla ya da dövülerek öldürüldü.

Kamboçya’da, tarihin tanık olmadığı, aklın sınırlarını zorlayan böyle bir katliam gerçekleştiren Pol Pot rejiminin sonunu 1978’de Vietnam’la yaptıkları savaş getirdi. Yalnızca gerilla gücüne sahip olan Kızıl Kmerler Vietnam karşısında kısa sürede mağlup oldu ve Pol Pot rejimi yıkıldı.

Vietnam ordusu 100 bin kişilik bir askeri güçle Kamboçya’yı işgal etti. Pol Pot ve ekibi Tayland’a kaçmak zorunda kaldı. Vietnamlılar ise ülkede Kızıl Kmerlerden kaçanların da içinde bulunduğu yeni bir hükümet kurdular. Böylece Kamboçya halkı hiçbir zaman hatırlamak dahi istemediği bu kanlı rejimden kurtuldu.

Kötü bir geçmişi olan bu şehir hala savaşın izlerini silememiş. Sokaklarda sakat birçok insan görebilirsiniz. Ve hala bir çok yerde temizlenmemiş mayın var. Kırsal kesim şehir merkezine göre daha sakin dinlendirici ve gerçek Kamboçya’nın yüzünü yansıtıyor. En saf ve doğal halleriyle insanları ve çocukları köylerde bulabilir onlarla konuşmaya çalışarak onları bir nebze de olsa da maddi manevi yardım edebilirsiniz.

Geziniz Bol Olsun
Sevgilerimle,

mm
Yazan

1 Yorum

  1. Gerçekten çok etkileyici ve acı geçmişi var. Öyle güzel anlatmışsın ki kızım ellerine ve kalemine sağlık SENİ Çok seviyorum

Bir Yorum Yazın