Myanmar – Tayland sınırı yakınında bulunan Mae Hong Son köyünde yaşayan Long Neck Karen kadınları boyunlarına taktıkları halkalardan dolayı tüm dünyanın ilgi odağı haline gelmiş. Hikayeleri ise okumaya değer doğrusu …

Hikâyeye göre Karenlerin ataları dişi bir ejderha ile rüzgâr tanrısıymış. Boğazlarına taktıkları halkalar ise ejderhanın görünüşünü taklit etmeye çalışmalarıymış. Kadınlar ejderhayı, erkekler ise rüzgârı temsil ediyormuş. Sadece ejderha olanlar bu altından boyunlukları takabilirlermiş.

Bu halkaları sadece çarşamba günü doğmuş kadınlar yine sadece dolunay zamanlarında takarmış. Bunlar tabi kulaktan kulağa taşınmış hikâyeler. Başka bir hikâye de vahşi hayvan saldırılarından korunmak için takıldığı söyleniyor. Köle ticareti zamanında kadınların kendilerini çirkin göstermek için taktıkları da diğer bir bilgi.

Karenler 150 yıldır bu topraklarda yaşıyor asıl memleketleri Myammar. Mayanmardaki savaş sonrası çoğu bu topraklara göç etmiş. Fakat Tayland hükümeti bunları toplama kamplarında barındırmış ve buralardan çıkışı yasaklamış.

Bu esaret altında bile Karen kabilesi kültürünü ve geleneklerini devam ettirmeyi başarmış. Bugün Tayland sınırları içerisinde 10 a yakın kampta 250 binden fazla Karen yaşıyor.

Karenlerin büyük kısmı Budist. Yaşadıkları kamplarda turizm ile geçiniyorlar. El dokumacılığı yapıp bu ürünleri satıyorlar. Sade bir yaşamları var. Köyde teknoloji yok. Kabileden bir kadınla konuşuyorum. Dışarıdaki hayattan istediğin birşey var mı diyorum. Bilmediğim bir şeyi isteyemem diye cevap veriyor. Sanırım bu yüzyılın cevabı. Ne istiyoruz? Daha iyi bir ev? Daha iyi bir telefon? Daha iyi bir fotoğraf makinesi ? Çünkü daha iyisi olduğunu biliyoruz. Koskoca bir çemberin içinde yaşıyoruz. Sürekli daha fazlası için koşuyoruz. Hayat aslında kolayken birden zorlaşıyor bize. Çünkü hedefler hiç bitmiyor.

Karenlerin boyunlarına taktıkları halkalar hakkında birkaç bilgi ediniyorum. Bir Padaung kadını hayatı boyunca 30 halka takıyor. Bu pirinç halkaların ağırlığı 15 kg’a yakın olabiliyor. Bu ağırlık ise boynun uzamasına değil boyun kısalmasına sebep oluyor. Bu durumda boyun daha uzunmuş gibi görünüyor. Çocuklar ise 6 yaşlarında takmaya başlıyorlar ve her yıl bir halka boyunlarına ekleniyor. Çocuklar hallerinden pek memnun değiller. Bu halkalara alışmaları için çocuklara çok baskı yapıyorlar ne yazık ki. Çünkü sadece bu özellikleri sayesinde ayakta kalabiliyorlar.

Bu durumda Tayland Hükümetine de kızmamak mümkün değil. Tayland, bu mülteci kamplardan, turizm açısından her yıl çok para kazanıyor fakat bu insanlara sağlık, eğitim, okul, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bu durum oldukça üzücü. Ayrıca bu kamplarda bulunan herhangi biri geriye yani ülkesi Myammar’a geri dönemiyor.

Kapalı bir kafeste yıllarca süren bir yaşam. Hem de bu yüzyılda.

Eğer giderseniz özellikle çocuk satıcılarının olduğu bölümlerden lütfen bol bol hediyelik eşya alın. Çocuklar öyle saf ve temiz ki. Minicik yaşamlarında hiçbir teknolojik ürün yok. Fakat esaret sanırım onları fazla etkilemiş. Ahşap evlerden oluşan barakalarla dolu bir köye hapsolmak eminim kimseyi mutlu etmez çocuk olsa bile.

Rengarenk bileklikler satan çocuğun yanına oturup bana bir bileklik seçmesini istiyorum. O kadar renk arasından siyah bilekliği alıp bana uzatması içimi acıtıyor ve ömrüm boyunca unutamayacağım bir anı bırakıyor bende.

Bu bölgeye gidip bu insanları ziyaret edin mutlaka. Karenlerin, farklı insanlara, farklı kültürlere özellikle de paraya çok ihtiyaçları var. Giderken çocuklara minik hediyeler götürürseniz de çok mutlu oluyorlar..

Çocukları mutlu etmek tüm dinlerin ilk şartı olmalı bence..

Geziniz Bol Olsun

Sevgilerimle,

mm
Yazan

Bir Yorum Yazın