Hollanda’nın güneybatısında bulunan sevimli bir şehir olan Rotterdam İsmini Rotte ırmağından almış. Avrupa’nın en büyük limanlarından birine sahip olan Rotterdam…

Amsterdam merkezden tren ile 40 dk süren yolculuğumuzun ardından Rotterdam’a ulaşıyoruz.

Rotterdam Hollanda’nın güneybatısında bulunan sevimli bir şehir. İsmini ” Rotte ” ırmağından alıyor. Burada nüfusun Yüzde onuna yakın Türk yaşamaktaymış. Zaten gezimiz boyunca baya Türk ile karşılaşıyoruz 🙂

Rotterdam Avrupa’nın en büyük limanlardan birine sahip. Tüm dünyadan gelen kargoların Avrupa ülkelerine dağıtım noktası burasıymış.

Biz trenden inip hemen bir şehir haritası alıyoruz. Limana doğru yürümeye başlıyoruz. Bu yürüyüş salına salına fotoğraf çekmekte dahil toplam 20 dk sürüyor 🙂

İçersinden akarsu geçen şehirleri hep sevmişimdir. Rotterdam da bu konuda şanslı şehirlerden. Limana vardığımızda eski gemiler karşılıyor bizi. Hani şu Karayip Korsanları filminde olanlardan 🙂

Biraz daha ilerlediğimizde Willemsburg Köprüsü’nü görüyorum araştırmalarıma göre bu köprü 1878 yılında yapılmış. Rotterdam’ın en genç köprüsü ise Erasmus köprüsü. 1996 yılında yapılmış.

Rotterdam ‘da zamanınız varsa Doğal Tarih Müzesini, Maritime (Denizcilik ) Müzesini ve Het Schienlands Müzesini ziyaret edebilirsiniz.

Ayrıca şehirde bulunan Euromast Kulesine çıkıp şehri tepeden gözlemleyebilirsiniz..

Rotterdam Dans festivalleri, Yaz karnavalları ile baya şenlikli bir şehre benziyor. Baharda burayı düşünemiyorum. Rotterdam film festivalinin afişlerini görüyoruz. Sanırım bu şehirde festivalsiz bir gün geçmiyor 🙂

Peki Rotterdam’a nasıl gideceksiniz ?

Amsterdam Central Stations ‘dan 1 günlük tren bileti alıyorsunuz (Aynı bileti yol üzerinde bulunan diğer şehirlere gitmek için kullanabilirsiniz örneğin biz dönüşte Delft ‘e uğradık ) Biletinizi aldıktan sonra kafanızı kaldırıp istasyon içersinde her yerde asılı olan ekranlara bakıyorsunuz :)) Burada tren hareketlerini görebilirsiniz. Mesala Platform 14a ‘dan Amsterdam – Rotterdam yazıyorsa hemen durak 14 a ‘ya koşacaksınız :)) Biz 40 dk süren bir yolculuk yaptık yolculuk ve dışarıdaki manzara çok güzeldi..Yanlışlıkla business bölümüne oturduğumuzu, eleman gelip biletlerimizi sorunca anladık :))) Sağolsun 3 güzel bayanı yerinden etmedi 🙂 vip bölümünde yolculuğumuza devam ettik :))

Delft

Delft Hollanda’nın diğer sevimli köyleri gibi şirin bir kasaba. Rotterdam’dan Amsterdam’a dönüşte yol üzerinde olan bu şehre mutlaka uğramalısınız bence.

Tanıdık kanal manzaraları ile dolu bir yer Delft. Kanallar rengarenk ışıklarla süslenmiş. Minik köprüler şehre ayrı bir hava katmış.

Şehrin merkezinde büyük bir meydan var. Bir tarafında Oude Kerk kilisesi diğer tarafta Nieuwe Kerk kilisesi. Oude Kerk kilisesi eski kilise diye de geçiyor. Kilisede Piet Hein, Johannes Vermeer ve Anthony Van Leeuwenhoek ‘ın mezarları var. Tam karşısında yer alan Nieuwe Kerk yani yeni klisede de Hollanda kraliyet ailesi mensuplarının kral ve kraliçenin mezarları var. Her mezar taşı 5000 kg ağırlığındaymış. Artık dirilip gelmelerinden mi korkmuşlar da koymuşlar bunca ağırlığı anlamadım :))

Tam meydanda bir heykel var. Bu şahıs Ünlü Hugo Grotius. Bu amcam zamanında büyük hukuk devrimleri yapmış. Hollanda’nın hukuk devrimini gerçekleştirmesinde önemli görevler üstlenmiş. Bence Hugo bir fotoğraf çektirmeyi haketti :))

Delft sokaklarında dolaşırken Prinsenholf yani prens sarayı ile karşılaşacaksınız. Devasal büyüklükte bir saray. Eskiden manastırmış. Sonra Hollanda prensi Willam Orange bu sarayda öldürülünce Hollanda Prensi Sarayı diye adlandırılmış. Günümüzde ise müze haline getirilmiş. Zamanınız varsa bi uğrayın bence 🙂

Delft şirin bir kasaba. Gelmişken sevimli kafelerinde oturup bir çay içmeyi unutmayın. Çayı büyük su bardağında veriyorlar 🙂 Tam benlik. Öyle ince belli bardaklar aramayın oralarda :)))

Bazı yerler vardır, 2.kez gidilmeli diyerek listeme alırım. Delft de bu listeye girmeyi başardı. Yazın düzenleyeceğim Avrupa turundaki duraklarımdan biri kesinlikle burası 🙂
Geziniz Bol olsun

Sevgilerimle,

mm
Yazan

Bir Yorum Yazın