Bu güne kadar çok şehir gördüm ama Paris gibi muazzam ve aşk kokan bir şehir daha önce hiç görmemiştim. Sanki şehrin sokaklarından Edith Piaf’ın büyülü sesinden La Bohema şarkısı yankılanıyor. Gözleriniz orta çağdan kalma yaşlı ve büyüleyici yapılarla adeta kamaşıyor. Bir tarafta usul usul akan Siena Nehri. Diğer tarafta Eiffel Kulesinin görkemli gösterileri. Sanki çevrenizde gördüğünüz her bina sizinle konuşmak istiyor. Yılları biriktirmişler.. İnsan ister istemez dokunmak istiyor bu tarih kokan büyülü taşlara. O yılların yorgunluğunu, ıssızlığını, yalnızlığını hissetmek istiyor. Ve bu şehir ister istemez kelimelere gömüyor sizi. Elinizde kalem saatlerce yazmak istiyorsunuz. Her kelime ayrı bir anlam kazanıyor bu aşk şehrinde.. Bir kafeye oturup sıcacık kahvenizi yudumlarken bu güzelim duygular birbiri üzerine yığılıyor. Ve Paris’ten sevimli bir mutluluk anı kalıyor gözlerinizde…

Paris..
Aşk seninle başka güzel …

Brüksel’den altı saat süren keyifli otobüs yolculuğunun ardından Paris’teyim. Bir şehre ilk giriş anı benim için önemlidir. O ilk izlenim o ilk hisler gezi boyunca beni etkiler. Paris beni sıcacık karşıladı. İstanbul gibi yaşlı ve yorgundu. Ama hala çok güzel ve büyüleyiciydi. Otobüsten inip hostelime geçerken metro ağının karmaşıklığı birden uyandırdı beni bu rüyadan 🙂 Hayatımda hiçbir şehirde bu kadar karışık bir metro görmemiştim. Çözdüm ama beynimde çalıştırmadığım hücre kalmadı sanırım 🙂 Hostele sırt çantamı atar atmaz gece falan dinlemeyip kendimi Paris sokaklarına attım. Şehrin kalbi gecededir. Şehrin gece manzaraları her zaman bambaşka ve güzeldir. Buz gibi havada Seine Nehri boyunca harika fotoğraflar çekip şehre bir kez daha aşık oldum.. İnanılmaz güzeldi.

Ertesi gün güneşli ve buz gibi bir hava karşıladı beni. İlk durağım metro istasyonuna yakın olduğu için Notre Dame Kilisesi idi. Bu kilise Victor Hugo’nun ünlü romanı Notre Dame’ın Kamburu ile ünlenmiş bir kilise. Paris’te Siena Nehri üzerinde minik bir adacık olan Cite üzerinde 1163 yılında yapılan bu gotik Katedral son derece büyüleyici. Katedralin içerisi olağan üstü büyük. Öğrendiğime göre Napolleon imparatorluk tacını burada giymiş. Katedrali gezerken sanki bir yerlerden Quasimodo önüme çıkacak gibi oluyor 🙂 Quasimoda mı kim ☹ Oturun biraz kitap okuyun 😎 🙂 Katedrali gezerken kocaman cam bir fanus gördüm. Üzerinde rengarenk zarflar ve kağıtlar. Herkes dileğini yazıp fanusa atıyor. Bir zarfa tüm dünyada barış istediğimi yazıp fanusa attım. Diğerini ise olmayacağını bildiğim için yazıp yanıma aldım 🙂 Bazı şeyleri hissetmek ve görmek için fanusa gerek kalmıyor bazen 🙂 Notre Dame Katedrali’nin bahçesinde hoplaya zıplaya fotoğraflar çekildikten sonra Louvre Müzesi’ne doğru yol alıyorum.

Louvre Müzesi’nin bahçesindeyim. Bu müze uzun zamandır ilgimi çekiyor. Aslında müze gezmeyi pek sevmem hatta hiç sevmem 🙂 Ama ilginç bir şekilde bu müzeyi gezip altını üstüne getirmek istiyorum 😗 Bu ilgim belki Dan Brown’un yazdığı Da Vinci Şifresi romanının son bölümünden ileri geliyor. Romanın kahramanı Louvre Müzesi’nin bahçesinde Pramidin yanında otururken şifreyi çözüyor. Bende ilham gelsin diye baya oturdum ama herhangi bir çözüm bulamadım sorularıma 🙂 🙂

Bu müze 1200’lü yıllarda inşa edilmiş Kraliyet sarayı olarak kullanılmış uzun zaman sonrada 1793’de müzeye çevrilmiş. Burası dünyanın en büyük ikinci müzesi. İçersinde çok etkileyici eserler var. Müzede gezerken tablolardan çok etkilendim sanki gerçek gibiler. Hiçbir fırça izi yok. Sanki tablolardan inip gelecekler yanıma
Müzede en çok beni etkileyen Antonio Canova’nın “Psche Revived by Cupid’s Kiss” heykeli oldu. Heykelin hikayesini de kısaca anlatayım size. Venüs’ün kızı Psyche çok ağır bir bunalım ve depresyona girer yılları böyle sürer gider. Hiç kimse onun için bir şey yapamaz taki Aşk tanrısı Cupid gelip güzel Psyche’i öpene kadar. Sonrası bildiğiniz mutlu son kız isteme, kına gecesi, düğün nikah falan 🙂 🙂 Bu heykeli kaç saat izledim bilmiyorum gerçekten inanılmaz güzeldi.
Diğer çok beğendiğim heykel Semadirek Kanatlı Zaferi. Tek kanatlı bu zafere ulaşmış kadın figürü gerçekte tüm kadınları temsil ediyor gibi 😗 Müzeyi gezdikçe Bosh’un tablolarını görüyorum. İnanılmaz güzel ve büyüleyiciler. Ve sonunda ünlü tablo “Monalisa“ nın yanındayım. Uzun uzun bakıyorum gülüyor mu üzgün mü anlamak için 🙂 Bence herkesin ruh haline göre değişir bu bakışların anlamı. Sonra Monalisa’dan daha güzelim ben deyip Monalisa’ya da havamı attıktan sonra müzeden çıkıyorum 😎 😗 🙂

Şimdi sırada ünlü Eiffel Kulesi var. Nehir boyunca yürüyünce zaten karşınıza çıkıp sizi selamlıyor. Adını Gustove Eiffel’den alan bu yapı neredeyse Paris’in büyük kısmından görülüyor. Ben uzaktan daha çok sevdim kendisini. Çünkü yanına gittiğimde kocaman bir demir yığını olduğunu gördüm.
Kat kat gezi platformları mevcut asansörle çıkma şansınız da var. Yükseklik korkunuz varsa denemeyin bence. Ve size diğer önerim gece çıkın. Ve daha önemli bir uyarım var sevgilisiz Eiffel’e çıkmayın ve çevresine fazla yaklaşmayın 🙂 🙂
Kulenin 2. Katından manzara oldukça güzel. Tüm Paris ayaklarınızın altında güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz burada. Ayrıca üst katlarda Kulenin yapım aşamaları tarihi ve yapım süresince çekilen fotoğraflar yer alıyor. Çok zenginim ben diyorsanız da ikinci katta bulunan “Jules Verne” restaurantta yemek yiyebilirsiniz. 🙂

Şimdi sırada Ünlü Şanzalize Caddesi var. Fransızcası Champs Elysees. Fransanın en güzel ve en ünlü caddesi burası. Adını Yunan Mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından almış olan bu cadde inanılmaz güzel. Bir ucu Concorde Meydanı diğer ucu ise Arc de Triomphe’ye uzanıyor. Bu caddeye çok fazla paranız yoksa gezmeyin derim çünkü modanın kalbi burada atıyor fiyatlar inanılmaz pahalı tasarımlar ise harika alışılmışın dışında şık ve güzel. Ara sokaklarda bir tık daha ucuz mağazalar bulabilirsiniz. Benim en çok ilgimi beyaz bir elbise çekti çok sevimli ve tasarımı tam bana göreydi. Fiyatını görünce birden soğudum kendisinden ( 251 Euro ) 🙂 🙂

Şanzalize Caddesi’nin sonunda Arc de Triomphe‘yi görüyorum. Düşünüyorum taşınıyorum nerde görmüştüm ben bunun aynısını..Yarım saat süren hatırlama çalışmalarımdan sonra sağ lobun yanmak üzereyken cevabı buluyorum 🙂 Üsküp’te.. Evet bir eşi Üsküp’te inanmıyorsanız gidin bakın 😎 🙂 Bu yapının Türkçesi Zafer Takı.. Asansörle çıkıp caddeye karşı selfie çekebilirsiniz. Sosyal medya için güzel manzarası var 🙂

Caddenin diğer ucunda Concorde Meydanı var. Bu meydanda Mısırdan getirtilmiş bir dikilitaş bulunmakta. Bizim Sultanahmet meydanındakinin kardeşi mi acaba araştırmak lazım Çok benziyor çünkü 🙂 Tarihten de bildiğimiz gibi bu meydan birçok idama tanıklık etmiştir. XVI.Louis (21 Ocak 1793),Marie Antoinette de Habsbourg Lorraine ( 16 ekim 1793) Charlotte Corday (17 Temmuz 1793) Jironden (30 ekim 1973) … ve niceleri .. Tarihi acı ölümlerle donanmış bu meydanı pek sevmedim.

Orsay Müzesi Paris’teki diğer müzelerden biri. Hayatımda hiçbir müzenin ismi bu kadar hoşuma gitmemişti 🙂 Orsay Müzesi de Siene Nehri’nin kenarında. Size tavsiyem buraya Louvre Müzesini gezdikten sonra gitmeyin beyniniz yanar 🙂 🙂 Lakin her insanın kaldırabileceği sosyallik ve sanatsallık seviyesi vardır fazla zorlamayın kendinizi 🙂 Burada Gustave Courbet, Edovard Monet, Vincent Van Gogh, Edgar Degas ve diğer ünlü ressamların tabloları var. Çok ama çoook güzeller…

Paris’e gelinir de mezarlığa mı gidilir demeyin. Ben giderim. Budapeşte’de gitmiştim ilk değil yani 🙂 Bu mezarlığın adı Pere Lachaise. Kimler mi var. Çirkin Kral Yılmaz Güney ve şarkıcı Ahmet Kaya. Ayrıca Oscar Wilde, Marcel Proust, Jim Morrsion, şarkılarına bayıldığım özellikle padam padam şarkısına aşık olduğum sanatçı Edith Piaf ve Chopin burada..

Şehir gezisi sonunda sıcacık bir kafede bir taraftan sade kahvemi içerken diğer taraftan Paris ile ilgili notları almaya devam ediyorum..Ve bu güzel şehri ikinci kez gelinecek şehirler listesine alıyorum. Ve musmutlu sırıtırken bir selfie çekiyorum 🙂 Son bir not : Paris’teki erkekler gerçekten de tüm anakaranın en yakışıklıları.. 😎 😗

Geziniz bol olsun
Sevgi ile kalın

Paris ile ilgili öneriler:

  • Paris’e Belçika’dan ulaşım son derece basit. Midi Station’un hemen yanından otobüsler kalkıyor biletinizi önce almanızı tavsiye ederim çünkü kış olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Zira bu yolculuk altı saat sürüyor gidiş dönüş 32 euro civarı. Hızlı trenle gitmek isterseniz oldukça pahalı ama önceden biletinizi alırsanız çok ama çok uyguna hızlı tren bulabilirsiniz.
  • Şehirde istediğiniz her yerde kalabilirsiniz Merkeze yakın olsun diye bir kaygınız olmasın zira ulaşım ağı biraz karışık olsa da mükemmel. Her yer merkez gibi. Metrolar gece 12 ye kadar çalışıyor sabah altıda açılıyor.
  • Şehri yürüyerek çok rahat gezebilirsiniz zaten şehrin önemli tarihi ve gezilecek kısmı Seine Nehri’nin kenarında. Nehri buldunuz mu şehri çözdünüz demektir
  • Eiffel Kulesi üç izleme platformundan oluşuyor. 1. kata 4.80 euro karşılığında çıkılıyor ama oraya çıkan kişi sayısı az çünkü oldukça altta kalıyor. 2.kata 7.80 euro karşılığında çıkılıyor ve oldukça tatminkar bir manzara sunuyor. 3.kata ise 12 euroya çıkılıyor ve burası zirve isterseniz asansörle de çıkabilirsiniz asansör fiyatı da 20 euro civarı..Yazın 9:00-12:45 arası, kışın 9:30-11:45 arası açık, her gün gidebilirsiniz
  • Metro Pass: Paris’te ulaşım harcamanızı az indirgemenin en mantıklı yollarından biri Metro Pass almak. Bu kart ile, metro, RER(sizi şehrin dışında kalan bölgelere götürebilen, metroyla da bağlantılı banliyö treni), otobüs, tramvay, Montmartre Tepesi’ne çıkmanızın en kolay yolu olan füniküler gibi ulaşım araçlarını kartın geçerlilik süresi boyunca kullanabiliyorsunuz. Fiyatlandırma, hangi bölgeler için geçerli ve kaç günlük kartı tercih ettiğinize göre değişiyor. 1-2-3 ve 5 günlük kartlar mevcut.
  • Louvre Müzesi her ayın 2.pazarı ücretsiz. İkinci pazarı yakalayamazsanız giriş 12 EuroOrsay Müzesi : 12,5 EuroNotre Dame Katedrali: 8,5 euro,Arc de Triomphe: 10 Euro
    Versailles Sarayı: 18 EuroMüzelerin giriş çıkış ve tatil günleri mevsime göre değiştiği için güncel bilgiler için müzelerin sayfalarına girip saatleri ve günleri takip edebilirsiniz. Hatta biletinizi de bu sitelerden kolayca alabilirsiniz.

    Kalacağınız süreye göre müze kart alabilirsiniz. Bu kartların ayrıca sıra bekletmeme özelliği var. Zamanınız kısıtlı ise saatlerce kuyrukta beklemezsiniz.

  • Şehir çok pahalı. Yeme içme işini ara sokaklardaki hızlı yiyecek dükkanlarından (fast foodlardan) karşılayabilirsiniz.
  • Akşamları trafik olabiliyor o yüzden yetişmeniz gereken uçak, otobüs vs varsa akşam trafiğini de hesaba katarak yola çıkın.
mm
Yazan

Bir Yorum Yazın