Ulu ejder Naga’nın kızı ile Brahman Hintli olan Kaudinya ‘nın birlikteliği ile krallığın tohumları atılır. Bu krallığın adı Kambuja Krallığıdır. Eşi bulunmaz yağmur ormanları ve nehirler arasında kurulan bu krallık 630 yıl ayakta kalır. Hikayenin devamı..
İlerleyen yıllarda bu zengin ve ihtişamlı Khmer Krallığı onikinci yüzyılda Angkor Wat’ı inşa eder.
Angkor Hindu tanrısı Vishnu adına yapılmış bir tapınaktır. Sonrasında ise Tayland’a yapılan baskılar ve saldırılar sonucu krallık Angkor’dan Phnom Penh’e taşınır. Terkedilmiş bu şehir tam 400 yıl boyunca sessizce uyur. Bu dönemde devasal ağaç kökleri şehri sarıp sarmalamış ve tapınakların birçoğu depremlerden çok zarar görür.
1858 yılında Fransız bir doğa bilimci olan Henri Mouhot bu gizli kalmış cenneti ortaya çıkarır. “Görünmeden Ölünmez “ adlı kitabı yayınlandıktan sonra tüm dünya artık bu eşsiz harabeden haberdardır.
Birçok yerli Henri’nin ruhları uyandırdığını düşünür ve onu suçlar. Ve bunun devamında Henri’nin peşini kötü ruhların bırakmayacağına inanırlar. Henri ülkesi Paris’e döndüğünde eşini başka bir adamla evlenmiş olarak bulur ve birkaç ay sonra da hayatını kaybeder.
Çevresinde bulunan nehirler bu tapınağı dört koldan sarmış durumda. Ayrıca Tapınak, klasik Khmer mimarisinin en somut örneği. Tapınağın tam merkezinde her biri dikdörtgenin birer köşesine, bir adedi de tam ortaya gelecek şekilde yerleştirilen beş kule var. Diğer birçok Angkor tapınağının aksine, Angkor Wat batıya bakar ki bunun sebebi de bilinmiyor hala.
Ankor da Preah Pitru, Beng Mealea ve Phimai’deki Phanom Rung adında tapınaklar da mevcut. Roma ve Antik Yunan mimarisi ile kıyasladığımızda Angkor Wat bence açık ara önde diyebilirim.
Tarzının mimari açıdan karakteristik özelliklerini sayacak olursak; Kemerler, lotus çiçeği goncası şekilli kuleler, geniş geçiş yolları, yarı asma katları, birbiri ile bağlantılı çıkışlar, haç şeklindeki terasları sayabiliriz.
Yapının büyük kısmı kumtaşından oluşuyor. Dış duvarlar ve gizli mimari kısımlar ise lateritten oluşmakta. Blokları yapıştırmak için ise doğal reçineler ya da sulandırılmış kireç kullanılmış olabileceği düşünülüyor.
Angkor’a girişler oldukça pahalı. Üç Günlük giriş ücreti 70 Dolar civarında. Bir günlük girişler de var fakat bir günde bitirilemeyecek ya da es geçilemeyecek kadar güzel bir coğrafya.
Zamanınız artarsa tuk tuk ile çevre köyleri gezebilir köy okullarını da ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlarca tapınağı üst üste ziyaret etmek bir süre sonra sıkmaya başlıyor.
Tapınaklara girerken şort ya da askılı elbiselere izin verilmiyor. Yanınızda mutlaka belinize saracak büyükçe bir şal bulundurun derim.
Ayrıca isterseniz size özel tur programları da yapıyor. Diğer tur şirketlerine nazaran oldukça uygun. Size Nakim’in telini yazayım. Giderseniz selamımı söyleyin size bir miktar indirim yapar belki reklamdan dolayı 🙂
+85587217373 Ly Nakim
Geziniz Bol olsun
Sevgilerimle,